-
1 ne zamandan beri?
как давно́? -
2 zaman
вре́мя (с)* * *1.1) вре́мя; пора́; пери́одzamanımızda — в на́ше вре́мя
zamanında — во́время; ко вре́мени
zamanını almak — отнима́ть вре́мя у кого
zamanı avlamak — лови́ть моме́нт
zaman bırakmak — выделя́ть / оставля́ть вре́мя для чего
zamana bırakmak — положи́ться на вре́мя
her şeyi zamana bırakmıştım — я во всём положи́лся на вре́мя
zamanı doldu — вре́мя, отведённое на что-л., вы́шло
zamanı geçirmek — проводи́ть вре́мя
zamanı geçti — а) вре́мя чего-л. уже́ вы́шло; б) сезо́н чего-л. ко́нчился
zaman kazanmak — вы́играть вре́мя
zaman kollamak — а) вы́ждать вре́мя; б) ждать удо́бного слу́чая, ждать подходя́щего моме́нта
zaman öldürmek — убива́ть вре́мя
zamana uymak — соотве́тствова́ть вре́мени
zaman vermek — выделя́ть вре́мя для чего
gel zaman git zaman — с тече́нием вре́мени
uzun zaman — до́лго, продолжи́тельное вре́мя
iş zamanı — вре́мя рабо́ты
uyku zamanı — вре́мя сна
2) пора́; сезо́нçocukluk zamanı — пора́ де́тства
gül zamanı — пора́ цвете́ния роз
üzüm zamanı — виногра́дный сезо́н
3) геол. эпо́ха, пери́одdördüncü zaman — четверти́чный пери́од
imparatorluk zamanı — эпо́ха импе́рии
4) грам. вре́мяgeçmiş zaman — проше́дшее вре́мя
gelecek zaman — бу́дущее вре́мя
geniş zaman — ао́рист
2.şimdiki zaman — настоя́щее вре́мя
с формой на -dık / -acak передаёт содержание придаточного предложения времениdöneceği zaman — когда́ он вернётся
••her zaman felek insana yâr olmaz — посл. ≈ не всегда́ судьба́ улыба́ется челове́ку
- az zaman sonrazaman zamana uymaz — погов. ≈ год на́ год не прихо́дится
- bir zaman
- bir zamanlar
- çoğu zaman
- her zamandan ziyade
- hiç bir zaman
- ilk zamanlar
- ne zaman?
- ne zamandan beri?
- o zaman
См. также в других словарях:
çoktan — zf. Çok zaman önce, çok zamandan beri, öteden beri, uzun süreden beri İçeri girdiklerinde birinci film çoktan başlamış hatta sonuna bile yaklaşmıştı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaç zamandır — belirsiz fakat çok zamandan beri, çoktan beri anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
boyunduruk — is., ğu 1) Çift süren veya arabaya koşulan hayvanların birlikte yürümelerini sağlamak için boyunlarına geçirilen bir tür ağaç çember 2) mim. Kapı veya pencere vb. açıklıkların üzerine konulan ağaç, taş veya beton kiriş, lento 3) Mengenenin üst… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mütecaviz — sf., esk., Ar. mutecāviz 1) Saldırgan, saldırıcı, sataşkan 2) ... den çok, ... i aşan Bir seneyi mütecaviz bir zamandan beri … Çağatay Osmanlı Sözlük
son — sf. 1) Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. P. Safa 2) En arkada bulunan Son vagon. 3) Artık ondan ötesi veya başkası… … Çağatay Osmanlı Sözlük
süreğen — sf. 1) Ne kadar süreceği belli olmaksızın sürüp giden, müzmin, kronik Süreğen bir anlaşmazlık. 2) tıp Uzun zamandan beri süren, uzun süreli olan (hastalık), müzmin, kronik, akut karşılığı Süreğen bir hastalık … Çağatay Osmanlı Sözlük
şimdi şimdi — zf. Ancak çok yakın bir zamandan beri … Çağatay Osmanlı Sözlük
küpe dönmek — çok şişmanlamak O zamandan beri küpe dönmüş. Hâlbuki o zamanlar ne ince bir kızdı. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
o gün bugün(dür) — o zamandan beri ... o gün bugün bir kere bile hastalanıp yatmamıştı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayatını kazanmak — geçimini sağlamak O zamandan beri müesseselerde çalışıyor, hayatımı kazanıyorum. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
KADÎM — Eski zaman. * Başlangıcı olmayan. Uzun zamandan beri var olan. * Evveli bilinmeyen hâl ve keyfiyet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük